M
Mistycasino
Administrator
Yönetici

Türkiye’de “One minute” deyince herkesin aklına Ocak 2009’da Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres ve moderatör David Ignatius ile yaşanan tartışma gelir.
Oysa Erdoğan’ın az bilinen bir başka One Minute çıkışı daha vardır.
Yine Nisan 2009’da NATO’nun yeni Genel Sekreteri seçiminde Türkiye, Danimarka’nın eski Başbakanı Rasmussen için veto kartını masaya koydu.
Ankara, Danimarka’nın PKK terörünün propaganda kuruluşlarının merkezi haline gelmesi ve Rasmussen’in Başbakan olduğu dönemde Hz. Muhammed’in karikatürlerinin yayımlanması döneminde sessiz kalmasına dikkat çekerek, masaya 8 maddeden oluşan bir talep listesi koydu.
Dönemin Almanya Başbakanı Merkel, Ankara’nın vetosunu NATO Zirvesi kapsamında yapılacak baş başa görüşmede çözeceğini zannediyordu ama o buluşma da 2’nci One Minute görüşmesi şeklinde geçti.
Merkel, sadece o görüşme sırasında değil öncesinde de zor durumda kaldı.
İtalya’nın o zamanki Başbakanı Berlusconi, zirveye gelişinde kendisini karşılamak için bekleyen Merkel’e telefonla görüştüğünü işaret ederek uzun süre bekletti. Alman ve İtalyan medyasının çok ilgi gösterdiği bu bekleyişin sırrını daha sonra Berlusconi açıkladı: “İyi arkadaş olduğumuz için Erdoğan’ı ikna görevi bana verilmişti, ben de onunla konuşuyordum.”
Sonuçta o zirvede Almanya’nın istediği olmadı, Rasmussen için Ankara ile pazarlık süreci başladı, müzakereler ABD Başkanı Obama’nın kişisel garantiler vermesiyle ilerleyebildi ve Rasmussen, Ankara’nın istediklerini kabul ettikten sonra Genel Sekreter koltuğuna oturabildi.
PKK’nın propaganda örgütlerinin Kopenhag’dan Amsterdam’a taşınmasına yol açan süreç de böyle başlamış oldu.
Gelelim Mısır’daki zirveye Netanyahu’nun katılmaması işine:
İsrail’den gelen “Bayram tatili” açıklamasını hiç ciddiye almayın. Netanyahu, Mısır’a gideceği için İsrail’in devlet uçağı “Sion Kanadı” hangardan çıkarılmış, uçuşa hazırlanmaya başlamıştı ama istenen olmadı, uçak havalanamadı.
Burada farkına varmamız gereken nokta şu, ABD Başkanı Trump, başta Erdoğan ile Netanyahu’nun el sıkıştığı, Netanyahu’nun diğer liderlerle beraber gözüktüğü fotoğraf karelerinde olmayı hayâl ediyordu.
Bunu yapabilseydi, Gazze’de barış için ortaya konan çerçeve metnin üzerine kendisi için büyük bir başarı eklemiş olacaktı.
Netanyahu’yu davet etme sorumluluğu ev sahibi Mısır’a yüklendi ve bir oldu bitti yapılmaya çalışıldı.
Bu konuda Kahire’ye yüklenmek haksızlık olur; planlamayı yapan, Netanyahu’nun zirveye davetini talep eden ülke tamamen ABD, başkası değil.
Türkiye, bu konuda havada gerekeni yaptı, telefonlar işledi, Netanyahu’nun zirveye katıması planı 40 dakikayı bulmadan çöktü.
Washington’ın anlaması gereken şey şu; Türkiye’nin İsrail ile inanç farklılıklarından kaynaklanan bir sorunu yok.
Ancak Türkiye için İsrail’in, daha önce imza attığı anlaşmalara uymaması, iki devletli çözümü kabul etmemesi, Batı Şeria’yı işgale devam etmesi, 1967 sınırlarına çekilmeyi kabul etmemesi ve Suriye’yi bölmeye çalışması büyük sorun.
Sorunu doğru teşhis etmeden, Erdoğan gibi bir siyasi lidere emrivaki yapmaya çalışmak işe yaramıyor.
Bu Ocak 2009’da da böyle oldu, Ekim 2025’te de...

Bu karenin ardındaki sır
Karede dünyadan bir sürü lider var, sadece 4 tane bayrak var. Biri ABD, diğeri Türkiye, ev sahibi Mısır ve arabulucu Katar. ABD Başkanı’nın imza töreninde diyalog kurduğu, bahsettiği tek isim Erdoğan. Sebebi sevgi, sempati değil; George Walker Bush’tan başlayarak, Erdoğan bir sürü ABD başkanıyla çalıştı. Tecrübenin uyandırdığı saygıyla, kararlı duruşun bıraktığı etkinin karışımıdır bugün yaşanan. Masanın arkasında duranlara bakalım: Fransa Cumhurbaşkanı, Almanya, İngiltere, İtalya başbakanları. Düşüncesini en çok merak ettiğim isim Yunanistan Başbakanı Miçotakis. Türkiye “Sorunları ikimiz çözelim” dediğinde, ABD ve AB’yi devreye sokmak için ellerinden geleni yapmışlardı. O imza töreninden sonra Miçotakis, ikili ilişkiler adına daha rahat adımlar atabilir. Trump’ın Türk ordusuna övgüsü durduk yere söylenen bir cümle değildir. ABD’nin resmi görüşüdür. İspanya’yı NATO’dan atmayı teklif edebilen Trump, Türkiye ile en gergin dönemde bile böyle bir noktaya gelemedi. Hızla tükettiğimiz bir karenin ardındaki tecrübe, ödenmiş bedel ve mücadeleyi unutmamamız lazım.