M
Mistycasino
Administrator
Yönetici
Yıl 1984 idi, Egemen Bostancı’nın işlettiği Şan Tiyatrosu’nda ‘Gençlik Konserleri’ olurdu. Birkaç yıl sonraOrtaoyuncular’ın “Muzır Müzikal”i oynanır ve tehditler alırken yanıp (yakılıp) kül olacak olan Şan Tiyatrosu. Biz son günlerini yaşamış olduk ucundan. Birini dün gibi hatırlıyorum, gündüzdü, akşam olsa zaten gidemeyiz, anne babalarımız tarafından kapıya bırakılıp kapıdan alınma yaşındayız. Konser de Turhan Yükseler Orkestrası eşliğinde MFÖ, Nilüfer, Johnny Logan konseri. Johnny Logan 1980’de “What’s Another Year” şarkısıyla Eurovision’u kazanarak bizde kendi ülkesinde olmadığı kadar büyük sükse yapmış bir İrlandalı müzisyen. Nilüfer’le birbirlerinin gözüne bakarak “Endless Love” söylüyorlar, kıyametler kopuyor. Ama bizim için asıl kıyamet ilk kez sahnede izlediğimiz MFÖ (O zaman daha Mazhar Fuat Özkan) ile kopuyor. O yıl çıkan “Ele Güne Karşı” kaseti walkman’lerimizin bir numarası çünkü. “Nasıl da gittin insafsız, böyle bırakılmaz ki” diye haykırıyor bütün salon.
Ortaoyuncular’ın “Şahları da Vururlar” oyununa giderseniz kulağınıza bu melodi çarpacak, “Hey gidi Tahran, bu kaçıncı terk ediliş?” sözleriyle. Çünkü bu aslında Ferhan Şensoy’un 1980’de yazıp sahnelediği “Şahları da Vururlar” için yapılmış bir beste. Şensoy yeni kurduğu Ortaoyuncular topluluğunun bu ilk oyununda müzikleri Fuat Güner’in yapmasını ve şarkıların sahnede canlı çalınıp söylenmesini istemiş. Fuat Güner de askerden yeni dönen Özkan Uğur’a “Gel bu işi beraber yapalım” demiş. Oyun 1980 Nisan’ında sahnelenmeye başlar ve seyirciden büyük ilgi görürken Mazhar Alanson da Ankara’dan gelip oyunu izlemiş. Adı “Döndü Pervaneler” olan şarkı dikkatini çekmiş, “Bundan iyi pop şarkısı olur” diye düşünmüş ve oturup yeni sözler yazmış şarkıya. Kendi söylemek için değil de günün popüler bir şarkısına satmak için.
Gerisini Yavuz Hakan Tok’un Masa Kitap’tan çıkan “Şarkı Hikâyeleri” kitabından aktarırsak, (O da Alanson’un 2009 tarihli “Mazhar Olmak” kitabından almış) şöyle anlatıyor: “Ferhan Şensoy’un oyununda köşelerde unutulacak iken fakirin sözleriyle ‘Ele Güne Karşı’ olmuştur. İyi ki de yazmışım. Boğazımdan geçen her lokmada hakkı olan şarkılardan biridir. Önce bir şarkıcı bayana satılmak için yazıldı, sonra bir başka bayan şarkıcı satın aldı, TRT’den ambargo yedi. Şarkı yine sonunda bize kısmet oldu”.
Tok’un kitabından ilk ‘şarkıcı bayan’ı değil ama ikincisini öğreniyoruz: Seyyal Taner imiş. Stüdyoda da seslendirmiş şarkıyı Taner ama bir eğlence programında Cenk Koray’ın eline tutuşturduğu eşarbı başına bağlayınca olanlar olmuş. Eşarpta fark etmedikleri Arapça harflerle yazılmış tekbiri seyirci fark edip TRT’yi telefonlara boğduğu için Seyyal Taner’e bir yıl ekran yasağı gelmiş. Bu arada da “Ele Güne Karşı” Mazhar Fuat Özkan’ın lokomotif şarkısı olmuş bile.
Alanson’un dediği gibi iyi ki de olmuş. Ancak bir şeyde yanılıyor; Ferhan Şensoy’un oyunu da oyunun müzikleri de köşelerde unutulmadı. Kırk beş sene sonra yine sahnede, bu kez Nejat Yavaşoğulları, Gökhan Şeşen ve Burhan Şeşen tarafından çalınıp söyleniyor. Hatta “Yalnızlık Ömür Boyu” da o oyundan çıkmış, onu da seçebilir kulağınız, izlerseniz.
Yıllar yılı Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesi başta olmak üzere pek çok yayında yazılar yazan, radyo ve tv programları yapan, sahne gösterileri kaleme alan, Bergen’in hayatını anlatan bir kitap yayınlayan ve burada sayamadığım pek çok müzikli işe imza atan Yavuz Hakan Tok’un kitabında ‘60’lar, ‘70’ler, ‘80’ler ve ‘90’lar olarak ayrılmış pek çok bilinen şarkının hikâyeleri var. Erol Büyükburç’un “Little Lucy”si ile başlıyor; Sezen Aksu’dan Ajda Pekkan’a, Ferdi Özbeğen’den Yeni Türkü’ye, Nükhet Duru’dan Tarkan’a birçok müziğe damga vurmuş ismin 80 şarkısı arasında gezdiriyor okuru. Ciddi ve titiz bir araştırmanın ürünü, internet denizindeki yalan yanlış bilgilere itibar etmek yerine sevdiğimiz şarkıların nasıl çıktığını güvenilir kaynaktan öğrenmek için şahane.