M
Mistycasino
Administrator
Yönetici
Nuri Çolakoğlu’nun kaleme aldığı “Olmazı Oldurmak” başlıklı kitabında, 1972’de aile şirketi olarak başlayan Desa’nın yatırımlar, krizler, fırsatlar, ortaklıklar ve iş birlikleriyle dolu öyküsü anlatılıyor.
Geçen hafta Desa’nın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Melih Celet ve CEO’su Burak Celet’le bir öğle yemeğinde buluştuk. Bu 53 yılın hikayesini bir de onlardan dinledim. Öykü bir anda Desa’dan çıkarak Türk iş dünyası için değerli dersler barındıran bir vaka çalışmasına dönüştü. Krizler şirketler için bir turnusol testidir. Nasıl ki turnusol kağıdı bir maddenin asit mi yoksa baz mı olduğunu gösteriyorsa, krizler de iyi şirket ile kötü şirketi ayırır. Örneğin 1994 krizi böyle bir sınavdı.
O günleri anlatan Melih Bey’in oğlu Burak Celet şöyle diyor: “1994 bizim için çok önemli bir yıldı. Türkiye’de büyük bir ekonomik kriz yaşanıyordu. Daha çok ihracat yaptığımız için yurt dışından aldığımız hammaddeler nedeniyle açık pozisyonlarımız vardı. Yapılan yüksek devalüasyon yüzünden bir gecede 34 banka üzerimize geldi ve neredeyse batma noktasına geldik. Ben 18 yaşındaydım; kendi evimde üç kez yeddi emin oldum.” Baba Melih Celet’e göre şirket “ekonomi yönetiminin hatalı politikalarından dolayı, hiçbir aşan taşanı yokken bugün artık piyasada olmayan birtakım bankaların etik dışı uygulamaları ile karşı karşıya kaldı ve sıkıntılı bir sürece girdi.”
Öldürmeyen kriz güçlendirir. Önemli olan krizlerden ders çıkarıp doğru adımları atmaktır. Peki Desa bu krizden hangi dersleri çıkarmış? Onu da baba Melih Celet aktarıyor:
İşin yapısını kurarken perakende, üretim, ihracat ve ithalat fonksiyonlarını aynı yapıda barındıran bir model oluşturduk.
Gereksiz risklerden hep kaçındık; dağın ardındaki muhtemel tehditleri öngörüp bertaraf edecek stratejiler geliştirmeye çalıştık.
Her dönemde cari fazla vermeye ve döviz açık pozisyonu taşımadan ilerlemeye dikkat ettik. Her dönemde cari fazla vermeye ve döviz açık pozisyonu taşımamaya özen gösterdik. Bu tedbirli yaklaşım kimi zaman büyümemizi yavaşlatsa da istikrarlı bir kurum yolculuğunda en önemli dayanağımız oldu.
En önemli ders ise zihniyetteki değişimdi. Melih Bey anlatıyor: “Yaşananlar bana büyük ders oldu. Kendime ‘Hükümetlerin aldığı kararlar yüzünden şirketim asla riske girmeyecek. Desa’nın devletin alabileceği yanlış bir karardan etkilenmemesi için ne gerekirse onu yapacağım’ diye söz verdim.”
Bu yaklaşım sayesinde, 1994’te neredeyse batma noktasına gelen Desa, 2001 krizinde karlılık rekorları kırdı.
Günümüz ekonomik konjonktüründe imalat sanayindeki birçok şirket hala zor durumda. Mevcut maliyetlerle, katma değeri düşük ürünlerle devam etmek zorlaştı. Bazı firmalar için çıkış; yüksek teknolojiye geçip katma değerli üretim yapmak. Ancak bu dönüşüm bir gecede gerçekleşmiyor; maliyeti, zaman gereksinimini ve iş gücündeki dönüşümü gerektiriyor. Bazı ürünlerde markalaşmak gerekiyor; ancak Desa örneğinde olduğu gibi, bu aşamaya gelene dek dünyanın önde gelen markalarıyla iş birlikleri kurmak ara çözüm sağlayabilir.
Her sektörün sermaye döngüsü, rekabet dinamikleri ve regülasyon profili farklıdır. Ancak işin sırrı, galiba Melih Bey’in de dediği gibi “Yarın neler olabilir, başımıza neler gelir?” diye iyice düşünmeden adım atmamak ve yatırım için en uygun dönemi beklemek.
Geçen hafta Desa’nın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Melih Celet ve CEO’su Burak Celet’le bir öğle yemeğinde buluştuk. Bu 53 yılın hikayesini bir de onlardan dinledim. Öykü bir anda Desa’dan çıkarak Türk iş dünyası için değerli dersler barındıran bir vaka çalışmasına dönüştü. Krizler şirketler için bir turnusol testidir. Nasıl ki turnusol kağıdı bir maddenin asit mi yoksa baz mı olduğunu gösteriyorsa, krizler de iyi şirket ile kötü şirketi ayırır. Örneğin 1994 krizi böyle bir sınavdı.
O günleri anlatan Melih Bey’in oğlu Burak Celet şöyle diyor: “1994 bizim için çok önemli bir yıldı. Türkiye’de büyük bir ekonomik kriz yaşanıyordu. Daha çok ihracat yaptığımız için yurt dışından aldığımız hammaddeler nedeniyle açık pozisyonlarımız vardı. Yapılan yüksek devalüasyon yüzünden bir gecede 34 banka üzerimize geldi ve neredeyse batma noktasına geldik. Ben 18 yaşındaydım; kendi evimde üç kez yeddi emin oldum.” Baba Melih Celet’e göre şirket “ekonomi yönetiminin hatalı politikalarından dolayı, hiçbir aşan taşanı yokken bugün artık piyasada olmayan birtakım bankaların etik dışı uygulamaları ile karşı karşıya kaldı ve sıkıntılı bir sürece girdi.”
Öldürmeyen kriz güçlendirir. Önemli olan krizlerden ders çıkarıp doğru adımları atmaktır. Peki Desa bu krizden hangi dersleri çıkarmış? Onu da baba Melih Celet aktarıyor:
İşin yapısını kurarken perakende, üretim, ihracat ve ithalat fonksiyonlarını aynı yapıda barındıran bir model oluşturduk.
Gereksiz risklerden hep kaçındık; dağın ardındaki muhtemel tehditleri öngörüp bertaraf edecek stratejiler geliştirmeye çalıştık.
Her dönemde cari fazla vermeye ve döviz açık pozisyonu taşımadan ilerlemeye dikkat ettik. Her dönemde cari fazla vermeye ve döviz açık pozisyonu taşımamaya özen gösterdik. Bu tedbirli yaklaşım kimi zaman büyümemizi yavaşlatsa da istikrarlı bir kurum yolculuğunda en önemli dayanağımız oldu.
En önemli ders ise zihniyetteki değişimdi. Melih Bey anlatıyor: “Yaşananlar bana büyük ders oldu. Kendime ‘Hükümetlerin aldığı kararlar yüzünden şirketim asla riske girmeyecek. Desa’nın devletin alabileceği yanlış bir karardan etkilenmemesi için ne gerekirse onu yapacağım’ diye söz verdim.”
Bu yaklaşım sayesinde, 1994’te neredeyse batma noktasına gelen Desa, 2001 krizinde karlılık rekorları kırdı.
Günümüz ekonomik konjonktüründe imalat sanayindeki birçok şirket hala zor durumda. Mevcut maliyetlerle, katma değeri düşük ürünlerle devam etmek zorlaştı. Bazı firmalar için çıkış; yüksek teknolojiye geçip katma değerli üretim yapmak. Ancak bu dönüşüm bir gecede gerçekleşmiyor; maliyeti, zaman gereksinimini ve iş gücündeki dönüşümü gerektiriyor. Bazı ürünlerde markalaşmak gerekiyor; ancak Desa örneğinde olduğu gibi, bu aşamaya gelene dek dünyanın önde gelen markalarıyla iş birlikleri kurmak ara çözüm sağlayabilir.
Her sektörün sermaye döngüsü, rekabet dinamikleri ve regülasyon profili farklıdır. Ancak işin sırrı, galiba Melih Bey’in de dediği gibi “Yarın neler olabilir, başımıza neler gelir?” diye iyice düşünmeden adım atmamak ve yatırım için en uygun dönemi beklemek.