M
Mistycasino
Administrator
Yönetici

Ekrem İmamoğlu’nun Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Netanyahu müttefiki, ABD destekli muhalefet lideri Machado’yu kutlayan mesajı çok konuşuldu.
Bu CHP tarihinin ilk kutlama ya da anma skandalı değil.
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduğu döneme denk gelen, 2016 yılında CHP Gençlik Kolları da benzer bir skandala imza atmıştı.
Neyin ne olduğunun anlaşılabilmesi için önce bazı bilgiler vermem gerek.
Türkiye’deki devrimci sol hareketin Mustafa Kemal Atatürk’e bakışında büyük farklılıklar vardır.
Mesela dönemin öğrenci liderlerinden, THOK davasından dolayı idam edilen Deniz Gezmiş’in 31 Ekim 1968’de başlattığı Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşü’ne devrimci örgütlerin çoğu destek vermişti.

Bir başka önemli figür THKO kurucusu ve Kızıltepe’de çıkan çatışmada öldürülen Mahir Çayan, Mustafa Kemal Atatürk’ü, “İlk halk savaşının ihtilalci lideri” olarak tanımlar. Buna karşın TKP/ML’nin kurucusu İbrahim Kaypakkaya çok daha farklı bir düşüncededir, dile getirdiği eleştirileri “Kemalizm, faşizmdir” diye özetlenebilir.
Konu hangisinin görüşünün haklı ya da haksız olduğu konusu değil. Konu skandal diye tanımladığım nokta:
Kılıçdaroğlu döneminde en azından sözel olarak Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist devrime sahip çıkan CHP’nin Gençlik Kolları, ölüm yıldönümünde “Kemalizm faşizmdir” diyen İbrahim Kaypakkaya’yı anan bir mesaj yayımladı.
Bu mesajın benzerlerini dönemin kimi CHP’li vekilleri de paylaştı.
Yakın siyasi tarihi ve kırılmaları bilmeden, sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden siyaset üretmeyi yeterli bulmanın hazin sonucudur bu. CHP tabanı, ne Anayasa’dan Türk kelimesini çıkarıp, federatif yönetim biçimini ideal olarak gören 10 Aralıkçıları ne de “Kemalizm, faşizmdir” diyen TKP/ML çizgisini ne de ülkesine ABD müdahalesi isteyen Venezuela’daki CIA uzantısını kabul etmez, benimsemez.
Tüm bunların bir torbaya sığdırılmasını sağlayan “Erdoğan karşıtlığı” seçimlerde iş yapar da, sonrası acaba ne olur?
Unutmayalım ki, siyaset anlayışı popülizm üzerine kurulu olanlar ideolojik değil kişisel mücadelerini verirler.
Bu da olası başarıları kısa sürede büyük hayal kırıklıklarına çevirmeye yeter…
Ha Gazze ha Kuzey Kıbrıs
Gazze’ye giren tek bir çivi, bir somun ekmek bile İsrail’in kontrolünden geçiyor.
Türkiye olmasaydı Kuzey Kıbrıs için de aynı durum geçerli olacaktı.
Gazze’de yaşayanlar bir açık hava hapishanesinde yaşıyor, seyahat etme hakları yok.
Türkiye olmasaydı Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanlar için de aynısı olacaktı.
Rumlar, karma evlilik dedikleri, Türk vatandaşı ve KKTC vatandaşı evliliklerinden doğan çocuklara bile yaptırım uyguluyorlar.
Gazze’de yaşayan birisine dünyanın bir başka yerinden mektup yollamak için İsrail’in devrede olması gerekiyor.
Dünyanın bir yerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne mektup yollamak için Mersin 10/ Turkiye kodunu yazmak gerekiyor.
2004’te barışa evet diyen insanlara ceza, barışa hayır diyenlere ödül veren bir dünyada yaşıyoruz.
Rum Kesimi, Ocak 2026’da AB Dönem Başkanı olacak, 2004’te AB Komisyonu üyelerine sansür koyan, televizyonda konuşmalarını yasaklayan bir AB Dönem Başkanlığı’nı Brüksel nasıl içine sindiriyor acaba?
Din adamlarının, din işlerini bırakıp, silahlı eğitim aldığı, dini liderlerin Türkleri denize dökmekten bahsettiği, askerlerin Türkiye karşıtı sloganlar atarak yürüyüş yaptığı, durmadan silahlanan bir AB Dönem Başkanlığı geliyor.
Türkiye olmasa Rumlar önce gerçek soykırımla sonra ekonomik ve sınır ablukalarıyla Kuzey Kıbrıs’ı Gazze gibi yapacaktı.
Brüksel bunu unutabilir, Türkiye asla unutmayacak...
Netanyahu’nun son kullanma tarihi…
İsrail’de en geç Ekim 2026’da seçimler yapılacak ama ülkenin siyasi tarihine bakacak olursak 2026 ilkbaharından itibaren her an seçim olabilir.
Netanyahu’nun hakkındaki 3 dava dosyasına dair kararın Şubat 2026 gibi çıkması bekleniyor.
Bu davalar açılmadan önce savcılık makamı, Netanyahu’ya siyaseti bıraktığını açıklarsa hakkındaki suçlamaları düşürmeyi önermişlerdi.
Kararlar öncesi benzer bir pazarlık olur mu, bu saatten sonra çok mümkün gözükmüyor.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada milletvekillerinden Netanyahu’yu affetmelerini istedi.

Bu Trump’ın, Netanyahu’yu hapisten kurtarmak için kamuoyu önünde yaptığı ikinci çağrı. Perde arkasında neler söylendiği, ne vaatlerde ya da tehditlerde bulunulduğunu bilmiyoruz.
Buna karşın Trump’ın her seçim öncesinde Netanyahu’ya büyük bir destek verdiğini biliyoruz.
İsrail’in üst üste genel seçimler yaptığı dönemde, Nisan 2019 seçimleri öncesinde Trump, Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanımıştı.
Mart 2020 seçimleri öncesinde “Yüzyılın Anlaşması”nı açıklamıştı.
ABD Başkanı 2026 seçimleri öncesinde ne yapar, Netanyahu’ya nasıl bir destek verir onu yaşayarak göreceğiz.
Seçimlere kadar geçecek sürede Netanyahu sadece dava dosyaları değil ekonomideki ağır yükle de boğuşmak zorunda kalacak.
Soykırım döneminde çok da konuşulmayan 7 Ekim’in ıskalanmış olmasının siyasi sorumluluğu da ek bir maliyet olacak.
Burada hesap edemediğimiz nokta İsrail’in devlet aklının ne yapacağı.
Son iki yılda dünya kamuoyunda oluşan İsrail karşıtı havayı dağıtmak için, soykırımın sembol ismi Netanyahu oyun dışına itilir mi?
Trump’ın desteği olmasaydı, bu seçenek daha ağır basabilirdi ama İsrail, sadece askeri olarak değil ekonomik olarak da göbeğinden ABD’ye bağlı.
Üstelik Trump’ın yakın çevresindeki Evanjelist halka halen Netanyahu hayranı ki bu Netanyahu’nun son kullanma tarihini uzatabilir.