M
Mistycasino
Administrator
Yönetici
Türkiye’nin teknoloji dünyasında önemli oyuncularından biri olan Getir, ‘10. Yıl’ virajını dönerken; bu noktaya ulaşmasında veri ve yapay zekanın gücünü kullandı. Şirketin iş modelini, operasyonları, yeni teknolojileri ve geleceğe ilişkin hedeflerini Getir CEO’su Batuhan Gültakan ile konuştuk.
2015 yılında ‘market alışverişini dakikalar içinde kapıya getirmek’ fikri ile doğan Getir, bugün Türkiye’nin teknoloji tabanlı en değerli markalarından biri. “Hedef artık sadece hızlı teslimat yapmak değil; teknolojiyi kullanarak şehirli insanın hayatında akıllı bir asistan haline gelmek” ifadelerini kullanan Getir CEO’su Batuhan Gültakan “Yapay zekâyı biz bir trend olarak değil, işimizin sinir sistemi olarak görüyoruz” diyor. Gültakan ile Getir’in 10. yılını ve geleceğe ilişkin hedeflerini konuştuk.
Hız, teknoloji ve hizmet
■ ‘Getir’i bu noktaya taşıyan yapı taşları’ diyecek olsak, kuruluşundan 2025 yılına kadar hangi noktalar öne çıkar?
Getir’in hikâyesi, Türkiye’den doğan öncü bir iş modeli ve ses getiren bir inovasyonun yolculuğudur. Kurulduğumuz günden itibaren bizi farklı kılan şey, hız, teknoloji ve hizmet kalitesini aynı potada eritmemiz oldu. 2015’te ‘market alışverişini dakikalar içinde kapıya getirmek’ fikrini duyan çoğu kişi bunun lojistik açıdan imkânsız olduğunu düşündü. Ama biz imkânsız görüneni sistematik, veri temelli ve kullanıcı deneyimi odaklı bir modele dönüştürdük. Getir’in bu noktaya gelmesini sağlayan üç temel yapı taşı var:
1-Vizyoner bir iş modeli: İlk günden beri Getir bir teslimat şirketi değil, bir teknoloji şirketi olarak kurgulandı. Harita tabanlı altyapı, kendi geliştirdiğimiz yazılım ve yapay zekâ sistemleri sayesinde dakikalar içinde teslimat fikrini ölçeklendirebildik.
2-Cesaret ve çeviklik: Pandemi döneminde yakaladığımız hızlı büyüme, hem operasyonel hem organizasyonel dayanıklılığımızı test etti. Hemen ardından gelen ekonomik dalgalanmalarda yeniden odaklanmayı başardık. Gerektiğinde büyümeyi yavaşlatıp verimliliğe yönelmek, bizim için stratejik bir olgunluk göstergesi oldu.
3-Kültür ve ekip: Getir’in en büyük gücü, genç, dinamik ve öğrenmeye açık bir ekibe sahip olması. Çeviklik, merak, sahiplenme ve ‘problemi dert edinme’ kültürü bizi ayakta tuttu.
2024-2025 dönemi ise bu 10 yıllık yolculuğun yeniden kalibrasyon dönemi oldu. Yurt dışı operasyonlarımızı sonlandırıp Türkiye’ye odaklandık, finansal yapımızı güçlendirdik, teknolojik altyapımızı yeniledik. Şimdi ikinci on yılımıza sürdürülebilir odaklı büyüme vizyonuyla giriyoruz ama bu kez teknolojiyi ve yapay zekâyı merkeze alarak, şehirli insanın günlük hayatında kişisel bir asistan gibi çalışan, hayatı kolaylaştıran bir teknoloji şirketi olarak. Getir’i bugüne taşıyan şey sadece ‘hız’ değil; öğrenme hızı, adaptasyon gücü ve insana dokunan teknoloji anlayışı. Bizi geleceğe taşıyacak olan da yine bu üçlü olacak.
Milyarlarca sipariş
■ Teknoloji ve günümüzün trendi yapay zeka denildiğinde Getir bu konuda oldukça yenilikçi ve avantajlı konumda. Neler söylersiniz?
Getir, Türkiye’nin teknoloji tabanlı en değerli markalarından biri. Teknolojiyi sadece bir araç değil, iş modelinin kalbi olarak gören bir şirketiz. Dakikalar içinde gerçekleşen bu kadar karmaşık bir operasyonu ölçeklenebilir ve sürdürülebilir kılmak, ancak çok katmanlı yapay zekâ altyapıları ve kendi geliştirdiğimiz uçtan uca yazılımlar sayesinde mümkün. Bugün siparişten teslimata kadar tüm operasyonu algoritmalar ve yapay zekâ sistemleri yönetiyor. Yapay zekâ sistemlerimiz, 10 yıla yayılan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen 100 milyonlarca siparişin milyarlarca veri noktasından besleniyor. Her gün milyonlarca sipariş, yüzbinlerce kurye yolculuğu ve milyonlarca ürün hareketi, farklı modeller tarafından eşzamanlı olarak planlanıyor. Bu sayede hem teslimat sürelerini optimize ediyor hem de operasyonel verimliliği sürekli artırıyoruz. Kullanıcı tarafında da yapay zekâyı daha kişisel bir deneyim yaratmak için kullanıyoruz. Kişiselleştirilmiş kampanyalar, lokasyon bazlı teklifler, ‘Hazır Sepet’ ve ‘Alışveriş Listem’ gibi özelliklerle kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyoruz. Alışveriş listesinde ister notlarınızdan direkt saniyeler içinde sepet yapabiliyorsunuz, isterseniz el yazısı bir listenin fotoğrafından saniyeler içinde favori ürünlerinizi içeren dijital listenizi oluşturuyorsunuz. ‘Hazır Sepet’te önerilen ürünlerin yüzde 90’ı kullanıcılar tarafından doğrudan onaylanıyor. GetirYemek tarafında geliştirdiğimiz ‘Ne Yesem’ aracı, restoranların performans verilerini analiz ediyor, en çok tercih edilen ürünleri gösteriyor ve hatta yemek fotoğraflarından kalori tahmini yapabiliyor. Yapay zekâyı biz bir trend olarak değil, işimizin sinir sistemi olarak görüyoruz. Teslimat hızını optimize eden, maliyetleri düşüren, kullanıcı deneyimini kişiselleştiren bir zekâdan bahsediyoruz.
■Tazelik ve sürdürülebilirlik de son dönemde tüketiciler tarafından yakından takip ediliyor.Bu alanda neler yapıyorsunuz?
Hizmetlerimizi çeşitlendirmek ve kalitesini artırmak için sürekli çalışıyoruz. GetirBüyük’te tazeliği ileri taşımak üzere kent tarımı ve onarıcı tarım odaklı bir model devreye aldık. İstanbul’da başlattığımız kent tarımı modelliye, hasattan sonra sadece 24 saat içinde yeşillikleri taze taze sofralara ulaştırıyoruz. Böylece tedarik yolculuğunu kısaltıyor, lojistik ve soğutma maliyetlerini düşürüyor; her 100 sevkiyatta 47 tona varan karbon salımı tasarrufu sağlıyoruz. Bu modeli İstanbul’un ardından önce İzmir’de, yıl sonuna kadar da Ankara’da devreye alarak tazelik standardını ölçeklendireceğiz.
İNSAN HAYATINA DOKUNAN TEKNOLOJİ
■ Getir için bu yıl nasıl geçiyor; gelecek beklentileri ve büyüme öngörüleriniz neler?
2025 büyüme stratejimizi üç sac ayağı üzerine kurduk: verimlilik, çeşitlilik ve teknoloji. Bu yaklaşım bize sadece daha fazla kullanıcı kazanma değil, kullanıcı başına daha fazla değer yaratma fırsatı sunuyor. Bizim için hedef artık sadece hızlı teslimat yapmak değil; teknolojiyi kullanarak şehirli insanın hayatında akıllı bir asistan haline gelmek. Yani sadece sipariş getiren değil, kullanıcılarının zamanını, alışkanlıklarını ve ihtiyaçlarını anlayan; onların günlük yaşamını kolaylaştıran bir yaşam platformu olmak. Bir diğer önemli hedefimiz, kurucusu olduğumuz bu kategoride hızlı teslimat sektörünün öncüsü ve lideri olmaya devam etmek.
GÜNLÜK YAŞAMDA BÜYÜK ROL OYNUYOR
■ 10 yılda rakamlarla Getir’i anlatabilir misiniz?
Getir bugün sadece bir teslimat platformu değil; şehirli insanın günlük yaşamında eli kolu haline geldi. Bugüne kadar 130 milyon kez indirilen Getir uygulamasını 40 milyondan fazla kişi kullandı; günlük ortalama trafiğimiz 1.2 milyon. 2015’te yalnızca 225 ürün ve 33 tedarikçiyle başladığımız yolculukta, bugün ürün sayımızı 20 katına, iş ortaklarımızın sayısını 17 katına çıkardık. GetirYemek, GetirÇarşı ve GetirSu dâhil olmak üzere ekosistemimizde 87 binden fazla iş ortağımız var. Her yıl 15 milyon kilometre yol kat eden dev bir lojistik omurga çalışıyor. 65 şehirde yaklaşık 550 mağaza ile hizmet veriyoruz. Getir ekosistemi içinde doğrudan ya da dolaylı olarak 13 binden fazla kişiye gelir fırsatı yaratılıyor. Kısacası, 10 yılda Getir’i bir mobil uygulamadan, milyonlarca insanın hayatına dokunan bir teknoloji ekosistemine dönüştürdük.
SOSYAL ARENADA PROJELERİ SÜRÜYOR
■ Toplumsal fayda tarafındaki projeleriniz neler?
Kurulduğumuz ilk günden beri teknoloji ve lojistik gücünü toplumsal fayda için kullanıyoruz. 2015’te bakımevlerindeki patili dostlara mama desteği sağlamak amacıyla Mama Gönder kampanyasını başlattık. HAYTAP aracılığıyla patili dostlarımıza 950 ton mama desteği ulaştırdık. Teknoloji dünyasında kadın temsiliyetini artırmak ve fırsat eşitliğini desteklemek için Türk Eğitim Vakfı iş birliğiyle ‘Teknolojide Kız Öğrencilere Destek Burs Fonu’nu hayata geçirdik. Mühendislik alanında lisans eğitimi alan 44 kız öğrenciye burs sağlıyoruz. KAÇUV’un Umutlu Kutular projesine, kanser tedavisi gören çocuklar ve ailelerinin ihtiyaçlarına katkı sağlamak için destek oluyoruz.
2015 yılında ‘market alışverişini dakikalar içinde kapıya getirmek’ fikri ile doğan Getir, bugün Türkiye’nin teknoloji tabanlı en değerli markalarından biri. “Hedef artık sadece hızlı teslimat yapmak değil; teknolojiyi kullanarak şehirli insanın hayatında akıllı bir asistan haline gelmek” ifadelerini kullanan Getir CEO’su Batuhan Gültakan “Yapay zekâyı biz bir trend olarak değil, işimizin sinir sistemi olarak görüyoruz” diyor. Gültakan ile Getir’in 10. yılını ve geleceğe ilişkin hedeflerini konuştuk.
Hız, teknoloji ve hizmet
■ ‘Getir’i bu noktaya taşıyan yapı taşları’ diyecek olsak, kuruluşundan 2025 yılına kadar hangi noktalar öne çıkar?
Getir’in hikâyesi, Türkiye’den doğan öncü bir iş modeli ve ses getiren bir inovasyonun yolculuğudur. Kurulduğumuz günden itibaren bizi farklı kılan şey, hız, teknoloji ve hizmet kalitesini aynı potada eritmemiz oldu. 2015’te ‘market alışverişini dakikalar içinde kapıya getirmek’ fikrini duyan çoğu kişi bunun lojistik açıdan imkânsız olduğunu düşündü. Ama biz imkânsız görüneni sistematik, veri temelli ve kullanıcı deneyimi odaklı bir modele dönüştürdük. Getir’in bu noktaya gelmesini sağlayan üç temel yapı taşı var:
1-Vizyoner bir iş modeli: İlk günden beri Getir bir teslimat şirketi değil, bir teknoloji şirketi olarak kurgulandı. Harita tabanlı altyapı, kendi geliştirdiğimiz yazılım ve yapay zekâ sistemleri sayesinde dakikalar içinde teslimat fikrini ölçeklendirebildik.
2-Cesaret ve çeviklik: Pandemi döneminde yakaladığımız hızlı büyüme, hem operasyonel hem organizasyonel dayanıklılığımızı test etti. Hemen ardından gelen ekonomik dalgalanmalarda yeniden odaklanmayı başardık. Gerektiğinde büyümeyi yavaşlatıp verimliliğe yönelmek, bizim için stratejik bir olgunluk göstergesi oldu.
3-Kültür ve ekip: Getir’in en büyük gücü, genç, dinamik ve öğrenmeye açık bir ekibe sahip olması. Çeviklik, merak, sahiplenme ve ‘problemi dert edinme’ kültürü bizi ayakta tuttu.
2024-2025 dönemi ise bu 10 yıllık yolculuğun yeniden kalibrasyon dönemi oldu. Yurt dışı operasyonlarımızı sonlandırıp Türkiye’ye odaklandık, finansal yapımızı güçlendirdik, teknolojik altyapımızı yeniledik. Şimdi ikinci on yılımıza sürdürülebilir odaklı büyüme vizyonuyla giriyoruz ama bu kez teknolojiyi ve yapay zekâyı merkeze alarak, şehirli insanın günlük hayatında kişisel bir asistan gibi çalışan, hayatı kolaylaştıran bir teknoloji şirketi olarak. Getir’i bugüne taşıyan şey sadece ‘hız’ değil; öğrenme hızı, adaptasyon gücü ve insana dokunan teknoloji anlayışı. Bizi geleceğe taşıyacak olan da yine bu üçlü olacak.
Milyarlarca sipariş
■ Teknoloji ve günümüzün trendi yapay zeka denildiğinde Getir bu konuda oldukça yenilikçi ve avantajlı konumda. Neler söylersiniz?
Getir, Türkiye’nin teknoloji tabanlı en değerli markalarından biri. Teknolojiyi sadece bir araç değil, iş modelinin kalbi olarak gören bir şirketiz. Dakikalar içinde gerçekleşen bu kadar karmaşık bir operasyonu ölçeklenebilir ve sürdürülebilir kılmak, ancak çok katmanlı yapay zekâ altyapıları ve kendi geliştirdiğimiz uçtan uca yazılımlar sayesinde mümkün. Bugün siparişten teslimata kadar tüm operasyonu algoritmalar ve yapay zekâ sistemleri yönetiyor. Yapay zekâ sistemlerimiz, 10 yıla yayılan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen 100 milyonlarca siparişin milyarlarca veri noktasından besleniyor. Her gün milyonlarca sipariş, yüzbinlerce kurye yolculuğu ve milyonlarca ürün hareketi, farklı modeller tarafından eşzamanlı olarak planlanıyor. Bu sayede hem teslimat sürelerini optimize ediyor hem de operasyonel verimliliği sürekli artırıyoruz. Kullanıcı tarafında da yapay zekâyı daha kişisel bir deneyim yaratmak için kullanıyoruz. Kişiselleştirilmiş kampanyalar, lokasyon bazlı teklifler, ‘Hazır Sepet’ ve ‘Alışveriş Listem’ gibi özelliklerle kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyoruz. Alışveriş listesinde ister notlarınızdan direkt saniyeler içinde sepet yapabiliyorsunuz, isterseniz el yazısı bir listenin fotoğrafından saniyeler içinde favori ürünlerinizi içeren dijital listenizi oluşturuyorsunuz. ‘Hazır Sepet’te önerilen ürünlerin yüzde 90’ı kullanıcılar tarafından doğrudan onaylanıyor. GetirYemek tarafında geliştirdiğimiz ‘Ne Yesem’ aracı, restoranların performans verilerini analiz ediyor, en çok tercih edilen ürünleri gösteriyor ve hatta yemek fotoğraflarından kalori tahmini yapabiliyor. Yapay zekâyı biz bir trend olarak değil, işimizin sinir sistemi olarak görüyoruz. Teslimat hızını optimize eden, maliyetleri düşüren, kullanıcı deneyimini kişiselleştiren bir zekâdan bahsediyoruz.
■Tazelik ve sürdürülebilirlik de son dönemde tüketiciler tarafından yakından takip ediliyor.Bu alanda neler yapıyorsunuz?
Hizmetlerimizi çeşitlendirmek ve kalitesini artırmak için sürekli çalışıyoruz. GetirBüyük’te tazeliği ileri taşımak üzere kent tarımı ve onarıcı tarım odaklı bir model devreye aldık. İstanbul’da başlattığımız kent tarımı modelliye, hasattan sonra sadece 24 saat içinde yeşillikleri taze taze sofralara ulaştırıyoruz. Böylece tedarik yolculuğunu kısaltıyor, lojistik ve soğutma maliyetlerini düşürüyor; her 100 sevkiyatta 47 tona varan karbon salımı tasarrufu sağlıyoruz. Bu modeli İstanbul’un ardından önce İzmir’de, yıl sonuna kadar da Ankara’da devreye alarak tazelik standardını ölçeklendireceğiz.
İNSAN HAYATINA DOKUNAN TEKNOLOJİ
■ Getir için bu yıl nasıl geçiyor; gelecek beklentileri ve büyüme öngörüleriniz neler?
2025 büyüme stratejimizi üç sac ayağı üzerine kurduk: verimlilik, çeşitlilik ve teknoloji. Bu yaklaşım bize sadece daha fazla kullanıcı kazanma değil, kullanıcı başına daha fazla değer yaratma fırsatı sunuyor. Bizim için hedef artık sadece hızlı teslimat yapmak değil; teknolojiyi kullanarak şehirli insanın hayatında akıllı bir asistan haline gelmek. Yani sadece sipariş getiren değil, kullanıcılarının zamanını, alışkanlıklarını ve ihtiyaçlarını anlayan; onların günlük yaşamını kolaylaştıran bir yaşam platformu olmak. Bir diğer önemli hedefimiz, kurucusu olduğumuz bu kategoride hızlı teslimat sektörünün öncüsü ve lideri olmaya devam etmek.
GÜNLÜK YAŞAMDA BÜYÜK ROL OYNUYOR
■ 10 yılda rakamlarla Getir’i anlatabilir misiniz?
Getir bugün sadece bir teslimat platformu değil; şehirli insanın günlük yaşamında eli kolu haline geldi. Bugüne kadar 130 milyon kez indirilen Getir uygulamasını 40 milyondan fazla kişi kullandı; günlük ortalama trafiğimiz 1.2 milyon. 2015’te yalnızca 225 ürün ve 33 tedarikçiyle başladığımız yolculukta, bugün ürün sayımızı 20 katına, iş ortaklarımızın sayısını 17 katına çıkardık. GetirYemek, GetirÇarşı ve GetirSu dâhil olmak üzere ekosistemimizde 87 binden fazla iş ortağımız var. Her yıl 15 milyon kilometre yol kat eden dev bir lojistik omurga çalışıyor. 65 şehirde yaklaşık 550 mağaza ile hizmet veriyoruz. Getir ekosistemi içinde doğrudan ya da dolaylı olarak 13 binden fazla kişiye gelir fırsatı yaratılıyor. Kısacası, 10 yılda Getir’i bir mobil uygulamadan, milyonlarca insanın hayatına dokunan bir teknoloji ekosistemine dönüştürdük.
SOSYAL ARENADA PROJELERİ SÜRÜYOR
■ Toplumsal fayda tarafındaki projeleriniz neler?
Kurulduğumuz ilk günden beri teknoloji ve lojistik gücünü toplumsal fayda için kullanıyoruz. 2015’te bakımevlerindeki patili dostlara mama desteği sağlamak amacıyla Mama Gönder kampanyasını başlattık. HAYTAP aracılığıyla patili dostlarımıza 950 ton mama desteği ulaştırdık. Teknoloji dünyasında kadın temsiliyetini artırmak ve fırsat eşitliğini desteklemek için Türk Eğitim Vakfı iş birliğiyle ‘Teknolojide Kız Öğrencilere Destek Burs Fonu’nu hayata geçirdik. Mühendislik alanında lisans eğitimi alan 44 kız öğrenciye burs sağlıyoruz. KAÇUV’un Umutlu Kutular projesine, kanser tedavisi gören çocuklar ve ailelerinin ihtiyaçlarına katkı sağlamak için destek oluyoruz.