🎰 MistyCasino’a Giriş Yapmak İçin Tıkla!

Bir lokmanın ötesinde

M

Mistycasino

Administrator
Yönetici
Her gün soframıza koyduğunuz bir tabak yemek aslında düşündüğünüzden çok daha fazlasını temsil ediyor olabilir. O tabak sadece açlığınızı değil, gezegenin geleceğini de doyuruyor, ya da tam tersine onu biraz daha tüketiyor.

16 Ekim Dünya Gıda Günü. Siz bu satırları okurken ben Dünya Gıda Günü seremonisi için Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Roma ziyaretinde olacağım. İlerleyen haftalarda da sizlerle güncel verileri paylaşacağım. Bu yıl Dünya Gıda Günü’nün teması ‘Hand in Hand for Better Food and a Better Future’ yani ‘El ele, daha iyi gıda ve daha iyi bir gelecek için’. Çünkü gıdayı dönüştürmek, yalnızca çiftçinin ya da tüketicinin değil, hepimizin ortak sorumluluğu. Sağlıklı birey, sağlıklı toplum ve sağlıklı gezegen el ele yürüdüğünde mümkün.

Gezegen diyetine güncelleme

Gezegen diyetini daha önce duymuş olabilirsiniz, ben de gerek yazılarımda gerek sunumlarda pek çok kez paylaşıyorum. Ufak bir hatırlatma yapmam gerekirse bu diyeti Ocak 2019’da, en prestijli sağlık dergilerinden biri olan The Lancet’de iki yıl boyunca 37 farklı ülkeden uzmanın çalışarak oluşturmuştu.

Amaç ise gezegene en iyi gelen, bunu yaparken elbette insan sağlığını da gözeten bir beslenme programı oluşturmak. EAT-Lancet Komisyonu, 2019’daki temel çalışmasını bu yıl 2.0 versiyonuyla genişletti.

Raporda ilk olarak 2019 yılında geliştirilen bitki ağırlıklı Gezegensel Sağlık Diyeti’nin faydaları özetlenerek, adil, sağlıklı ve sürdürülebilir bir gıda sistemi için et tüketiminin azaltılması ve meyve, sebze ve bitkisel proteinlerin artırılması gerektiği vurgulanıyor. Doymuş yağlar yerine doymamış bitkisel yağların desteklenmesi gerektiği de belirtiliyor. Gezegen diyeti, kırmızı et tüketimini günde sadece 15 gramla veya haftada bir porsiyonla sınırlamayı öneriyor. Buna karşılık, baklagiller, kuruyemişler ve tohumların sağlıklı bir protein kaynağı olduğu ve her gün 125 gram tüketilmesi gerektiği vurgulanmış. Komisyona göre bu diyete geçiş, kırmızı et üretiminde yüzde 33’lük bir azalma ve meyve, sebze ve kuruyemişlerde yüzde 63’lük bir artış gerektirecek. Bu beslenme planı aslında Yeşil Akdeniz diyeti ile paralel diyebiliriz. Et, süt, balık gibi hayvansal kaynaklar ise sınırlı porsiyonlarla öneriliyor. Komisyon bu diyeti ‘sert kurallara bağlı diyet’ olarak değil, her ülkeye, kültüre ve damak tadına uyarlanabilir esnek bir model olarak sunuyor.

Yeni raporun önemli çıktılarından biri sağlık, çevre ve adalet eksenlerini birleştirerek, Planetary Health Diet kavramını yeniden ve daha kapsayıcı şekilde ele alması. Rapora göre, dünya genelinde bu diyetin yaygın biçimde benimsenmesi, yılda yaklaşık 15 milyon erken ölümü önleyebilir, yani dünya toplamının yüzde 27’sini kurtarabiliyor. Diyabet, kalp hastalıkları gibi birçok kronik hastalığa karşı koruyucu etkilerin de altı çiziliyor. Ayrıca, gıda sisteminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının yarıdan fazla azaltılabileceği belirtiliyor.

Özetle 2025 versiyonunun gözlemlediğim en dikkat çekici yeniliği, ‘beslenme eşitliği’ ve ‘adalet’ kavramlarını merkeze alması. Artık yalnızca üretim teknikleri ya da çevresel sınırlar konuşulmuyor, kimsenin sağlıklı besine ulaşma hakkı olmaması adaletsizliğin temel kırığı olarak görülüyor. Rapor, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının sağlıklı diyeti ekonomik olarak karşılayamadığını vurguluyor. İlginç bir bulgu ise en zengin yüzde 30’luk nüfus, gıda kaynaklı çevresel maliyetlerin yüzde 70’ini yaratıyor. Yani daha fazla tüketim, daha fazla yük.

EAT-Lancet’in 2025 güncellemesi, gıda sisteminin artık yalnızca ‘ne yiyeceğiz?’ değil, ‘nasıl üretiyoruz, kimlere erişim sağlıyoruz?’ sorularıyla da yan yana gelmesi gerektiğini güçlü biçimde ortaya koyuyor.

Seçimlerimizin gücü

Bir birey olarak attığımız her küçük adım, bu zincirin halkalarından biri. Örneğin yerel üreticiden alışveriş yapmak, karbon ayak izimizi azaltıyor. Mevsiminde beslenmek, doğanın döngüsüne saygı duymak demek. Bitkisel kaynaklı gıdalara daha fazla yer açmak, hem sağlığımız hem de gezegen için yatırımlardan biri. Tabağımıza ihtiyacımız kadar almak, geleceğe saygının en sade hâli. Bu yüzden hatırlayın, ‘bir tabak fazla’ demek, aslında bir gezegen eksilmek anlamına gelebiliyor. Gıdanın geleceği dayanışmadan geçiyor. Üreticiden tüketiciye, bilimden politikaya kadar herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Daha iyi gıdalarla daha adil, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya inşa etmek elimizde.
 
Geri
Üst