M
Mistycasino
Administrator
Yönetici

Eskiden bir ürün alırdık, yıllarca kullanırdık.
Bir çamaşır makinesi, bir tencere, bir ütü… Hatta öyle şeyler olurdu ki “evladiyelik” derdik.
Yani sadece bir eşya değil, adeta miras.
Bugünse durum bambaşka.
Garanti süresi ne kadarsa, ürünün ömrü de o kadar.
Sanki içine görünmez bir sayaç yerleştirilmiş gibi:
Zaman dolunca, tık, çalışmaz hale geliyor.
Tupperware gerçeği: Efsane mi, ders mi?
Rivayet şu: Tupperware iflas etti çünkü ürünleri çok dayanıklıydı, kimse yenisini almıyordu.
Bu hikâye, kulağa hoş gelen bir şehir efsanesi gibi.
Gerçek kısmı şu: Evet, Tupperware 2024’te iflas koruması başvurusunda bulundu.
Ama sebep sadece dayanıklılık değil; değişen pazar, yeni rakipler, dijitalleşmeye ayak uyduramamak da büyük etkenler.
Yine de bu efsane boşuna doğmadı. Çünkü Tupperware, bir dönemin simgesiydi: “Bir kere al, ömür boyu kullan.”
Bugün böyle markalar yok denecek kadar az. O yüzden insanlar bu hikâyeye inanmak istiyor — çünkü içinde bir özlem var.
Apple örneği: 'Eskitmenin' yazılımsal hali
Bu konunun en güncel örneği Apple değil mi zaten?
Fransa’da açılan davayı hatırlayalım:
Eski iPhone’lar yazılım güncellemeleriyle yavaşlatılıyor, kullanıcı yeni model almaya zorlanıyor iddiası.
2017 yılında Fransa’daki tüketici derneği HOP (Halte à l’Obsolescence Programmée), Apple’a karşı “planlı eskitme” (obsolescence programmée) suçlamasıyla dava açtı.
İddia şuydu: Apple, eski iPhone modellerinin performansını yazılım güncellemeleriyle bilinçli olarak yavaşlatıyor ve kullanıcıları yeni modeller almaya zorluyordu.
Apple, “amacımız eski pillerin ani kapanmalara neden olmasını önlemekti” savunmasını yaptı ama sonuç değişmedi. Şirket, kullanıcıları bu performans düşüşü hakkında bilgilendirmediği için Fransız tüketici yasalarına göre “tüketiciyi yanıltıcı ticari uygulama” kapsamında 25 milyon euro ceza ödemeyi kabul etti.
Fransa’da bu olay çok önemli bir ilk oldu; çünkü “planlı eskitme”yi cezai bir kategori olarak tanıyan ilk yasal düzenleme Fransa’da.
2015 tarihli Fransız Çevre Yasası’nın L213-4-1. maddesi, üreticilerin ürünlerin planlı olarak kullanım ömrünü kısaltmasını beş yıla kadar hapis ve ağır para cezası ile yaptırıma bağlıyor. Yani mesele sadece tüketici hakkı değil; çevresel sürdürülebilirlik ve etik üretim meselesi...
Apple davası, şunu ortaya koydu: Artık ürünleri “eskitmek” sadece fiziksel değil, yazılımsal ve hatta psikolojik bir strateji. Kullanıcı, cihazı eskiyor zannederken aslında yazılım tarafından “yaşlandırılıyor.”
Hukukun rolü: Tüketiciyi koruyabilir mi?
Türk hukukunda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) açıkça diyor ki:
Madde 8: Satıcı, malı sözleşmeye uygun teslim etmek zorundadır. Ürünün kullanım ömrü bilerek kısa tutuluyorsa, bu “ayıplı mal” sayılacaktır.
Madde 61: “Aldatıcı reklam ve haksız ticari uygulama” yasaktır. Tüketiciyi gereksiz yere yeni ürün almaya yönlendirmek bu kapsamda değerlendirilecektir.
Madde 4: Tüketicinin “ekonomik çıkarlarını koruma” ilkesi, planlı eskitmeye karşı doğrudan bir güvence sağlıyor.
Bu durumda üreticinin bilerek kısa ömürlü ürün üretmesi, hem ayıplı mal sorumluluğunu hem de haksız rekabet fiilini doğurabilir.
Zira Türk Ticaret Kanunu’nun 55/1-a bendinde yer alan “dürüstlük kuralına aykırı davranışlarla rakipleri zarar uğratmak” tanımı, planlı eskitme eylemini haksız rekabet kapsamında da değerlendirmeye elverişli...
Avrupa Birliği cephesinde ise konu daha kurumsal bir aşamada: AB, 2024 itibarıyla “Right to Repair” (Tamir Hakkı) yasasını yürürlüğe soktu. Artık üreticiler, tüketicilerin cihazlarını kolayca tamir ettirmesini sağlamak, yedek parça tedarikini açık tutmak ve yazılımla tamiri engellememek zorunda. Bu da “ürün dayanıklılığı”nı artık bir ahlaki tercih değil, yasal yükümlülük haline getiriyor.
Hukukun özü burada çok net: Ürünlerin ömrünü kısaltarak, tamir imkânını kapatarak ya da performansını gizlice düşürerek tüketiciyi yeni ürün almaya zorlamak — dürüstlük kuralına, çevre hukukuna ve tüketici hukukuna aykırı.
Son söz: Dayanıklılık bir direniş biçimidir
Bugün bir şeyin kolay bozulmaması artık sadece kalite değil, neredeyse bir direniş biçimi.
Dayanıklılık, bu çağda sessiz bir protesto gibi.
Çünkü planlı eskitme sadece cebimizi değil, doğayı da tüketiyor. Belki de “evladiyelik eşya” nostaljisi, sadece geçmişe özlem değil; daha dürüst, daha çevreci ve etik bir üretim anlayışına duyulan özlemdir.