M
Mistycasino
Administrator
Yönetici
Avustralyalı besteci, şarkıcı ve prodüktör Kevin Parker, Tame Impala adı altında yayınladığı yeni albümü “Deadbeat”te türden türe atlıyor.
Kevin Parker, Tame Impala’nın ilk zamanlarından bu yana, yani Tame Impala’nın beş kişilik bir rock grubu olduğu günlerden bu yana çok değişti. İlk iki albüm bir kolektif grup çalışmasıydı ve detayları bir kenara bırakırsak rock albümleriydi. 2013’te Belçika’da RockWerchter festivalinde izlediğim Tame Impala cayır cayır rock çalan bir gruptu. Bugün o gruptan geriye solist ve gitarist Kevin Parker dışında bir şey kalmadı. Evet Parker her zaman grubun beyni ve lideriydi ancak ilk iki albümden sonra içine kapandı, müzik macerasına aynı isim altında yalnız başına devam etti. Müziğini rock kalıplarından dışarıya taşıdı, dansın elektronik müziğin, popun alanına girdi. Bunu yaparken hem müzikal anlamda kulaklarını açtı hem de açıkçası evde tek başına bir odaya kapanıp çalışmaktan zevk aldığı için oldu biraz da bütün bunlar.
Parker, Tame Impala olarak son üç albümünü bu şekilde büyük bir dönüşüm içinde geçirdi ama çok ilginçtir, bu dönüşüm grubun dinleyicisini gruptan itip uzaklaştırmadı. Dinleyenler Parker’ın dans müziğini de sevdiler. Ben de bu kitledenim. Parker o kadar ustaca bizi alıp yıllar içinde bir yerden başka bir yere taşıdı ki ne itiraz edebildikne de bu değişimi yadırgadık.
Bu hafta yayınlanan “Deadbeat” ile bu müzikal dönüşümü tamamlamış gibi duruyor Kevin Parker. Buradan nereye gider, onu ancak birkaç yıl sonra yeni bir albüm yaptığında anlarız. Ama üç albümde rock’tan alt popa, indie dans’a geçişini tamamlamış artık Parker ve biz kendisinden gene ve hâlâ razıyız.
Gelelim parçalara. “Dracula”, “Oblivion” ve “Afterthought”ta Avustralyalı genç besteci Sarah Aarons’ın katkısını görüyoruz. Bu katkı üç popa yakın hit adayı parça olarak karşımıza çıkıyor. “Dracula” albümün ikinci single’ı (ilki “End of Summer”) ve zaten hit oldu, bütün radyolarda heavy rotation’da dönmekte. Stream rakamları Spotify’da 30 milyonu geçmiş durumda. Albümün aynı zamanda belki en ticari şarkısı. Tame Impala’nın geçen yıl Dua Lipa’nın prodüktörlüğünü üstlendiği günlerden kalmış gibi hemen zihne yapışan bir dans hit’i.
“Deadbeat”in kapağında kızıyla fotoğrafı var. Evlenmesi, bir aile kurması, 2021 yılında doğan kızıyla zaman geçirmesi derken Parker başka biri hâline geldi. Bu dönüşümün ipuçlarını 2020’deki “The Slow Rush” albümünde takip ettik, anladık. Yeni albüm yeni hayatının ilk albümü diye de görülebilir. Duygusal anlamda bu sularda gezinirken Parker, sonik olarak dans ve elektroniğe her zamankinden daha fazla dalıyor.
“Loser” benim kişisel favorim. Beck’in “Loser’ına da ince bir göndermesi var. “Obsolete”, “Oblivion” gibi şarkılarda Tame Impala tarzı ritim işçiliği güzel. “Oblivion”daki afro alt yapılara sanırım Tame Impala müziğinde ilk kez rastlıyoruz. “Ethereal Connection”, ‘90’ların elektronik klasiklerini (Orbital gibi, Underworld gibi) hatırlattı. Kapanıştaki “End of Summer” yaz sonu çıkan bir yaz şarkısıydı. Tame Impala gibi bir introvert’ten de herhalde yaz başı şarkısı beklenemezdi. İlla hüzün illa keder olmalı işin içinde. Albümü açan “My Old Ways”de eskiye dönüyorum dese de Kevin Parker, inanmayın, yepyeni bir müzikal maceraya hazırlanın.
Kevin Parker, Tame Impala’nın ilk zamanlarından bu yana, yani Tame Impala’nın beş kişilik bir rock grubu olduğu günlerden bu yana çok değişti. İlk iki albüm bir kolektif grup çalışmasıydı ve detayları bir kenara bırakırsak rock albümleriydi. 2013’te Belçika’da RockWerchter festivalinde izlediğim Tame Impala cayır cayır rock çalan bir gruptu. Bugün o gruptan geriye solist ve gitarist Kevin Parker dışında bir şey kalmadı. Evet Parker her zaman grubun beyni ve lideriydi ancak ilk iki albümden sonra içine kapandı, müzik macerasına aynı isim altında yalnız başına devam etti. Müziğini rock kalıplarından dışarıya taşıdı, dansın elektronik müziğin, popun alanına girdi. Bunu yaparken hem müzikal anlamda kulaklarını açtı hem de açıkçası evde tek başına bir odaya kapanıp çalışmaktan zevk aldığı için oldu biraz da bütün bunlar.

Parker, Tame Impala olarak son üç albümünü bu şekilde büyük bir dönüşüm içinde geçirdi ama çok ilginçtir, bu dönüşüm grubun dinleyicisini gruptan itip uzaklaştırmadı. Dinleyenler Parker’ın dans müziğini de sevdiler. Ben de bu kitledenim. Parker o kadar ustaca bizi alıp yıllar içinde bir yerden başka bir yere taşıdı ki ne itiraz edebildikne de bu değişimi yadırgadık.
Bu hafta yayınlanan “Deadbeat” ile bu müzikal dönüşümü tamamlamış gibi duruyor Kevin Parker. Buradan nereye gider, onu ancak birkaç yıl sonra yeni bir albüm yaptığında anlarız. Ama üç albümde rock’tan alt popa, indie dans’a geçişini tamamlamış artık Parker ve biz kendisinden gene ve hâlâ razıyız.
Gelelim parçalara. “Dracula”, “Oblivion” ve “Afterthought”ta Avustralyalı genç besteci Sarah Aarons’ın katkısını görüyoruz. Bu katkı üç popa yakın hit adayı parça olarak karşımıza çıkıyor. “Dracula” albümün ikinci single’ı (ilki “End of Summer”) ve zaten hit oldu, bütün radyolarda heavy rotation’da dönmekte. Stream rakamları Spotify’da 30 milyonu geçmiş durumda. Albümün aynı zamanda belki en ticari şarkısı. Tame Impala’nın geçen yıl Dua Lipa’nın prodüktörlüğünü üstlendiği günlerden kalmış gibi hemen zihne yapışan bir dans hit’i.

“Deadbeat”in kapağında kızıyla fotoğrafı var. Evlenmesi, bir aile kurması, 2021 yılında doğan kızıyla zaman geçirmesi derken Parker başka biri hâline geldi. Bu dönüşümün ipuçlarını 2020’deki “The Slow Rush” albümünde takip ettik, anladık. Yeni albüm yeni hayatının ilk albümü diye de görülebilir. Duygusal anlamda bu sularda gezinirken Parker, sonik olarak dans ve elektroniğe her zamankinden daha fazla dalıyor.
“Loser” benim kişisel favorim. Beck’in “Loser’ına da ince bir göndermesi var. “Obsolete”, “Oblivion” gibi şarkılarda Tame Impala tarzı ritim işçiliği güzel. “Oblivion”daki afro alt yapılara sanırım Tame Impala müziğinde ilk kez rastlıyoruz. “Ethereal Connection”, ‘90’ların elektronik klasiklerini (Orbital gibi, Underworld gibi) hatırlattı. Kapanıştaki “End of Summer” yaz sonu çıkan bir yaz şarkısıydı. Tame Impala gibi bir introvert’ten de herhalde yaz başı şarkısı beklenemezdi. İlla hüzün illa keder olmalı işin içinde. Albümü açan “My Old Ways”de eskiye dönüyorum dese de Kevin Parker, inanmayın, yepyeni bir müzikal maceraya hazırlanın.